ALLAH RIZASI NIN ANLAMI
Üç fakir çoban varmış yoksulluk içinde yaşarlar ve hep şükür edip allaha zengin olmak için dugalar ederlermiş.
Birgün olur dugaları kabül olmuş üçüde
zengin ve 1 tane koyunları yokken cenabı allah onlara sürülerle kounlar vermiş.
Birgün cenabı allah cebrayile derki git benim adıma onlardan 1 tane koyun iste ve al getir yanıma der.Cebrayil ilkinin yanına varır derki allah rızası için bana bir koyun verir misin adam ğüler ben koyun moyun veremem çek git der ve cebrayil allahın yanına gider ve vermedi o kulun der ve sonra diyerinden de git iste der ve diyerinin yanına da varır allah rızası için bana bir koyun o da vermez ve alay cı tavırla güler geçer cebrayil boynu bükük cenabı allahın yanına gider o kulunda vermedi ey allahım der allahu talada diyerinden de git iste der cebrayil varır diyerininde yanına gider ve allahrızası için bana bir koyun verirmisin deyince adam ayaga kalkar ve derki bu gördüklerinin hepsi allahu talanın benim deyil al hepsi senin olsun o verdi ve ben onun adıyla gelen kişiye asla yok diyemem deyince o an allahu tala bu sözleri duyar ve o 1000 tane olan koyun sürüsü birden 100 kat olmuş.ve cenabı allah o diyer çobanlarınsa elindeki herşeyi almış ve ömrünüz boyunca asla hiç birşeye layık olmuycaksınız demiş.
müslüman gencin hıristıyan kıza olan aşkı |
|
müslüman bır genc hrıstıyan bır kıza aşk olur bırbırlerıni severler ve evlenmeye karar verırler ama müslamann genc hrıstyan kıza derki bır şartım var hırıstyan kız söyle bakalım der müzlüman olmanı istıyorum der hırıstıyan kız derki ama sizde namaz var ben namaz kılamam ki der müslüman gencde derki bende namz kılmıyorum sn müslüman ol der hrıstıyan kız sizde oruç var açlığıma dayanamam der müslüman genc derki ya bende oruç tutmuyorum der hıristyan kız sizde zekat var ben malımı başkasına veremem der müslüman genc bende hiç zekat vermedim sen müslüman older hıristıyan kız derki müslüman gence sen zaten hırstıyan olmuşsunn namaz yok oruç yok zekat yok gel kıliseye gırelimde papaz nıkahımızı kıysın der ...................................
BİR ĞÜN ADAMIN BİRİ GÜNEŞ YUKARDA ELİNDE FENERLE GEZİP ADAM ARIYORUM ADAM ARIYORUM DİYE BAĞRIYORMUŞ BİRİ DAYANAMAMIŞ YA AMCA BİZ ADAM DEĞİLMİYİZ DİYE ADAMA ÇIKIŞMIŞ ADAMDA YA DEMİŞ ADAM YOK HERYERDE KÖPEKLER GEZİYOR VE YOLUNA DEVAM ETMİŞ SONRADAN ANLAMIŞLARKİ O KİŞİNİN ĞÖZÜNÜN PERDESİ KALKMIŞ VE HERKESİN GERÇEK YÜZÜNÜ ĞÖRÜR OLMUŞ !!!
..........................................................................................................................
Buda başka bir hikaye
BİRGÜN IRGATIN BİRİ AĞASININ YANINA VARIR YA AGAM SEN OTURDUGUN YERDE ALLAH SANA VERDİKCE VERİYOR BEN SABAH AKŞAM DEMEDEN ÇALIŞIYORUM EL DE YOK AVUÇTA YOK BU NASIL İŞ TİR DER AGADA SEN SABAH GEL YANIMA SENİ BİR YERE GÖTÜRECEYİM DER IRGATTA TAMAM DER ÇEKER EVİNE GİDER. SABAH OLUR VARIR AĞANIN YANINA. AGADA ALIR ONU BİR KUYUYA ĞÖTÜRÜR AĞA KUYUYA SESLENİR BENİM KISMETİM BENİM KISMETİM DİYE BAĞIRIR VE AĞANIN KISMETİ GELİR BUYUR AĞAM DER AĞA YA BENİM KISMETİM ARTIK BANA VERME BANA YETER DER AĞANIN KISMETİ DE AĞAM SANA DAHA NE VERDİMKİ DAHA SANA NELER VERECEYİM NELER DER VE GİDER. SONRA IRGAT BAĞIRIR BENİM KISMETİM BENİM KISMETİM DİYE .KUYUDAN BİR SES ELİNDE BİR ZİİLİ DEF BAGIRA BAGIRA VERMEM VERMEM VERMEM VERMEM DİYE IRGAT BENİM KISMETİM BANA NEDEN VERMEZSİN DİYE SİTEM EDER KISMETİ İSE TAKMADAN VERMEM VERMEM VERMEM VERMEM DİYE DEFE VURUR VE DERKİ NE YAPARASANYAP NE EDERSEN ET VERMEM VERMEM VERMEM VERMEM DER!!
insan kısmetin den başka şeyi ne yaparsa yapsın elde edemez!
Şimdi başka ve çok anlamı bir hikaye
BİR BİRLERİNİ SEVEN İKİ AŞIK VARMIŞ BİRGÜN KIZ SEVDİYİNE BENİ NE KADAR SEVİYORSUN DEMİŞ ADAMDA HERŞEYDEN ÇOK DÜNYADAN ÇOK SEVİYORUM DEMİŞ KIZ BUNU ISBATLA DEMİŞ ADAMDA KORKUSUZ ŞEKİLDE NASIL İSTERSEN NE DİLERSEN DEYİNCE KIZ BANA DÜNYADA BEN DEN ÇOK SEVDİYİN KİŞİ KİMSE ONUN KALBİNİ GETİR DEMİŞ ADAM DA ŞAŞIRMIŞ ÇÜNKÜ KIZDAN DAHA ÇOK SEVDİYİ TEK KİŞİ ANNESİYMİŞ.ADAM ÇARESİZ EVE VARIR! ANNESİ OĞLUNA OĞLUM CANIN NEDEN SIKKIN ANLAT BANA DER ADAM ANLATAMAZ SUSAR AMA ANNESİ ZORLAYINCA ANLATIR OLANLARI ANNE YÜREYİ YA OĞLUNUN ACI ÇEKMESİNE DAYANAMAZ SÖK OGLUM KALBİMİ AL ĞÖTÜR DER OĞLU YOK OLMAZ DER AMA ANNESİ YAPACAKSIN DER VE OĞLUNU RAZI EDER OĞLU BIÇAGI ALIR ANNESİNİN KABİNİ SÖKER SEVDİYİNE KOŞARKEN YERE DÜŞER VE O MENDİLE SARDIGI ANNESİNİN KALBİ DİLE GERLİR OĞLUM CANIN ACIDIMI BİRŞEYİN VARMI DEYİNCE OĞLAN NE BÜYÜK HATA YAPTIGINI ANLAR!. Dünyadaki hiç bir sevgi anne sevgisi kadar büyük ve yüce deyildir.....inanın
ÇOK HİKAYELER OLACAK HERĞÜN BAŞKA
Vaktiyle, görkemli bir malikanede yaşayan, yaşlı,
çok zengin bir adam varmış. Malikane, gözalıcı
güzellikte güllerin yetiştiği bir bahçenin içinde yer
alıyormuş.
Bu yaşlı zenginin evine, her hafta
belli bir gün, orta yaşlı, tatlı dilli bir bohçacı kadın
gelir ve yepyeni birbirinden güzel, pahalı kumaşlarını
önce adama sonra çalışanlarına sunarmış...
Bir gün yine Malikane ye gelmiş kadın
yeni kumaşlarıyla, bekleme salonuna almışlar onu...
Yaşlı, zengin ev sahibi biraz gecikince sıkılmış kadın
ve duvarlarda asılı fotoğrafları incelemeye koyulmuş.
"gençlik fotoğraflarınıza bakarken düşündüm de,
çok ama çok yakışıklıymışsın. Mal mülk para desen, malum
Eee pek iyi de bir adamsın tanıdığım
kadarıyla, o zaman niye hiç evlenip aile kurmadın be
beyim?"
Adam gülümsemiş ve "madem
garibine gitti, anlatayım" demiş. "Ama önce gül
bahçesine çık ve bahçemin en güzel ama en güzel
gülünü getir,"demiş. "Ama kapıya giderken seç, eve
geri dönerken değil!"
Kadın şaşırarak "peki" demiş ve
çıkmış bahçeye...
O büyüleyici güllerin arasında
ilerlerken bir türlü karar veremiyormuş. "Şu güzel,
bu güzel, yok yok belki ileride daha güzeli vardır"
diye...
........................................................................................................
Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış.
Büyüğü Halil.
Küçüğü ise İbrahim...
Halil, evli çocuklu.
İbrahim ise bekârmış...
Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin...
Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş.
Bununla geçinip giderlermiş...
Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı.
İkiye ayırmışlar.
İş kalmış taşımaya.
Halil, bir teklif yapmış :
İbrahim kardeşim; Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle.
Peki, abi demiş İbrahim...
Ve Halil gitmiş çuval getirmeye... .
O gidince, düşünmüş İbrahim:
Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine
Böyle demiş ve
Kendi payından bir miktar atmış onunkine...
Az sonra Halil çıkagelmiş.
Haydi İbrahim. De miş, önce sen doldur da taşı ambara.
Peki abi.
İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola.
O gidince, Halil düşünür bu defa:
Der ki:
Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var.
Ama kardeşim bekâr.
O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek.
Böyle düşünerek,
Kendi payından atar onunkine birkaç kürek.
Velhasıl, biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine.
Bu, böyle sürüp gider.
Ama birbirlerinden habersizdirler.
Nihayet akşam olur.
Karanlık basar.
Görürler ki, bitmiyor buğdaylar.
Hatta azalmıyor bile.
Hak teala bu hali çok beğenir.
Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki...
Günlerce taşır iki kardeş, bitiremezler.
Şaşarlar bu işe...
Aksine çoğalır buğdayları.
Dolar taşar ambarları.
Bugün 'Bereket' denilince, bu kardeşler akla gelir.
Bu bereketin adı: halil ibrahim bereketidir.